Üç nesillik bir mühendislik ailesinin ferdiyim. Mühendislerle ilgili zengin gözlemlerim var. Bunlara dayanarak mühendislerin iş hayatındaki beklentilerinin gerçekçi olmadığını söyleyebilirim.

Mühendislerin olumlu tüm özelliklerini anlatmaya gerek yok. Üniversite giriş puanının yüksekliği, tahsilin ağırlığı bu özelliklerin zaten bir kanıtıdır. Bu nedenle biz olumsuz özelliklerine bir göz atalım.

Mühendislik eğitimi zordur, ağırdır. Bu nedenle de mühendisler tahsilde çektikleri zorlukların karşılığını çalıştıkları şirketlerden beklerler.

Halbuki çalıştığınız şirket geçmişinize değil, ileriye dönük ortaya koyacağınız başarılara göre sizi değerlendirir, bu başarıların ödemesini yapar.

Ağır bir eğitimin neticesinde mühendisler, ‘analitik düşünce ve rasyonel yaklaşım’ gibi bazı alışkanlıklara sahip olurlar. Fakat bu olumlu özellikler onlara aynı zamanda birçok sıkıntının kapısını aralar.


Mühendis karar verirken tüm donelerin, bilgilerin elinde olmasını bekler. Halbuki bu çoğu zaman mümkün değildir. İş hayatında çoğu zaman eksik bilgilerle de karar vermek durumunda kalabiliriz. Mühendis böyle durumlarda panikleyebilir.

Mühendis herkesi kendisi gibi planlı, programlı ve mantıklı olarak düşünür. Ama bu çoğu zaman böyle değildir.

Mühendis, insanın sübjektifliğini, tarafgirliğini izole etmeye alışmıştır. Halbuki yöneticinin malzemesi insandır. İnsan da çoğu zaman mantıki değil, hissidir. Mühendis hissi bir davranışla karşılaşınca ne yapacağını bilemeyebilir.  Mühendislik eğitiminin bir parçası olmayan ‘insan faktörü’, iş hayatında karşısına belirsizlik olarak çıkar.


Mühendis, yönetici olarak problemlerle karşılaşınca ilk bulduğu çözüme yapışır.
Çünkü bilimde her sorunun genelde tek bir çözümü vardır. Halbuki konusu insan olan yöneticilikte, problemlerin pek çok çözümleri vardır. Mesele en doğru çözüme ulaşabilmektir.

Mühendislikte sorunu çözmek esastır. Yaklaşımımız bilimselse herkes ikna olur. Kısaca mühendisin başkalarını ikna etmesi değil, sorunu çözmesi esastır.

Yöneticilikte ise önemli olan karşısındakileri ikna etmektir. Haklı olmanız hiç önemli değildir. Sizden karşınızdakileri, amirlerinizi, çalışanları ikna etmeniz beklenir.

Halbuki mühendisin eğitiminde ‘ikna etmek’ bir konu olarak karşısına çıkmamıştır. Bu konuda tecrübesizdir, hatta ikna etmeyi küçümser.  ‘Çözümü görmüyor musun?’ diye düşünerek fazla açıklama yapmayı da gereksiz bulur.

Halbuki’ ikna etmek’, yöneticiliğin en birinci şartıdır.

Çoğu zaman şirketlerde bir mühendis yöneticiliğe terfi ettikten bir süre sonra 'iyi bir mühendis kaybettik, kötü bir yönetici kazandık ' diye latife edilir.

İyi mühendislerin bu eksikliklerini aşacaklarına inanıyorum. Zaten bunun pek çok örneği var.